Cinsel yolla bulaşan hastalıklar ile cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar sık sık birbirine karıştırılmaktadır ancak aslında benzer durumlar değillerdir. Enfeksiyon bakterilerin, virüslerin ya da parazitlerin vücuda saldırmasıdır. Bu durum hastalıktan önce gerçekleşir. Enfeksiyonda herhangi bir belirti görülmeyebilir. Ancak hastalıkların ortaya çıktığında bazı belirtileri bulunmaktadır.
Tüm cinsel yolla bulaşan hastalıklar aslında başlangıçta cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardır ancak cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların tamamı cinsel yolla bulaşan hastalıklara dönüşmez. Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar her zaman belirtilere neden olmaz. Hatta bazı kişiler kendisinde bu enfeksiyon olduğundan habersiz bile olabilmektedir. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların ise oldukça geniş belirtileri bulunmaktadır. Hastalığa yol açan kaynağa göre belirtiler de değişiklik göstermektedir.
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nelerdir?
Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar pelvik inflamatuvar hastalıktan kansere kadar birçok farklı hastalığa yol açabilmektedir. Gonore, klamidya ya da trikomoniyazis tedavi edilmediğinde pelvik inflamatuar hastalığa yol açan oldukça yaygın cinsel yolla bulaşan enfeksiyon türleri arasında yer alırlar. Ancak diğer bakteriyel enfeksiyonlar da pelvik inflamatuar hastalığa yol açabilmektedir.
İnsan papillom virüsü ise kansere yol açabilmektedir. Oral kanser, rahim ağzı kanseri, vulva kanseri, penis kanseri ve anal kanser bunlardan bazılarıdır. Günümüzde neredeyse tüm rahim ağzı kanseri vakaları, anal kanser vakalarının %90’ı, vajinal kanser vakalarının %75’i ve penis kanseri vakalarının %60’ı insan papillom virüsü kaynaklıdır. Ayrıca genital siğiller ve AIDS de cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında yer almaktadır.
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nasıl Tedavi Edilir?
Cinsel yolla bulaşan hastalıkları vücut üzerinde oldukça farklı etkileri bulunmaktadır. Hastalığın kaynağı ve türüne göre tedavi yöntemleri değişiklik göstermektedir. Antibiyotik tedavisi, oral ya da topikal ilaçlar ya da bazı ameliyatlar tedavi seçenekleri arasında yer alır. Hastaların aynı zamanda gündelik yaşamda da bazı değişikliklere gitmeleri ve tedavi tamamlanana kadar cinsel ilişkiye girmemeleri gerekir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların vücutta neden olduğu hasarların büyük bir kısmı geri döndürülemezdir. Ayrıca genital siğiller ya da AIDS gibi bazı hastalıkların ise tedavisi bulunmamaktadır. Bu nedenle cinsel yolla bulaşan hastalıkların önlenmesine yönelik önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu konuda da en etkili yöntem bariyer kontraseptif dediğimiz prezervatif kullanımıdır.
Her hamileliğin hem anne hem de bebeğin sağlığı açısından takip edilmesi gerekmektedir. Sağlık riskinin bulunduğu durumlarda takip daha sıkı ve detaylı bir şekilde gerçekleştirilmelidir.
Çoğul gebelikte, tekil gebelikte olduğu gibi yüksek tansiyon, hamilelik şekeri preeklampsi, erken doğum ve diğer riskler bulunmaktadır. Çoğul gebeliklerde bu rahatsızlıkların görülme riski daha yüksektir.
Anne adayının genetik yatkınlığı, hamilelikten önce bulunan kronik bir rahatsızlığı ya da hamilelik şekeri gibi hamilelik sürecinde ortaya çıkan bir rahatsızlık gebeliğin riskli olarak değerlendirilmesine neden olabilmektedir.
Vajinal doğumlarda genellikle 24 saat sonra, sezeryan doğumdan sonra ise yaklaşık 48 saat sonra anne ve bebek taburcu edilmektedir. Ancak hem annenin hem de bebeğin genel sağlık durumuna göre bu süre değişiklik gösterebilmektedir.
Kadın ya da erkek üreme sistemini etkileyen çeşitli rahatsızlıklar, çevresel faktörler ve sigara ya da alkol tüketimi gibi bazı gündelik alışkanlıklar kısırlığa yol açabilmektedir.
Yumurta üretimi düzensiz veya nadir olan ya da hiç yumurta üretimi olmayan kadınlarda yumurta hücresinin üretilmesi için yumurtalıkların uyarılmasını sağlayan hormonların kullanılmasıdır.